5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa Eklenen Geçici 13. Madde ile Kurumlar Vergisi Oranına Getirilen Değişikliğin Anayasa ve Vergilendirme İlkelerine Aykırılık Yönünden İncelenmesi
Özet
22.04.2021 tarih ve 31462 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7316 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici madde 13 uyarınca kurumlar vergisi oranı artırılmış ve ilgili düzenlemeye göre yeni kurumlar vergisi oranı 2021 yılı için %25 ve 2022 yılı için ise %23 olarak belirlenmiştir. Yeni düzenleme ile getirilen artırılan oranlı bu değişiklik, kaynağını Anayasadan alan bazı temel vergilendirme ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
I. Giriş
Ekonomik kriz nedeniyle halihazırda 2018 – 2019 – 2020 yılları için geçici olarak %22 olarak uygulanan kurumlar vergisi oranında 2021 cari dönemi itibarıyla %20 olan normal orana geri dönülmüştü ancak 7316 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22.04.2021 tarih ve 31462 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla 2021 ve 2022 yılları için uygulanacak olan kurumlar vergisi oranı yeniden düzenlenmiştir.
Anılan düzenleme;
“GEÇİCİ MADDE 13 – (1) Bu Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan %20 oranı, kurumların 2021 yılı vergilendirme dönemine ait kurum kazançları için %25, 2022 yılı vergilendirme dönemine ait kurum kazançları için %23 olarak uygulanır. Bu oranlar özel hesap dönemi tayin edilen kurumlar için ilgili yıl içinde başlayan hesap dönemlerine ait kazançlarına uygulanır.”
şeklindedir.
II. Açıklama
Kanunen kurumlar vergisi oranı %20 iken, yapılan değişiklik ile; 2021 yılı Kurum kazançları için %25, 2022 yılı Kurum kazançları için ise %23 oranında uygulanacağı belirtilmiştir. Kanunun yürürlüğüne ilişkin 14/c maddesi ile 2021/1. Geçici Vergi Dönemi için Kurumlar Vergisi %20 olarak vergilendirilirken; 2021/2. – 2021/3. ve 2021/4. Geçici Vergi Dönemlerinde Kurumlar Vergisi oranı %25 oranında uygulanacağı bildirilmektedir.
Bilindiği üzere cari vergilendirme döneminde geçici vergiler kurumlar vergisinden mahsup edilmektedir. Geçici vergiye esas kazançlar tespit olunurken dönemsellik ilkesinin bir sonucu olarak her bir geçici vergi döneminin kazancı diğerlerinden bağımsız olacak şekilde tespit edilemeyecek ve söz konusu kazanç tespiti kümülatif olarak hesaplanacaktır. Yani beyan edilecek kazançlar 3, 6, 9 ve 12 aylık mali tablolar esas alınarak geçici vergiler kurumlar vergisi beyannamesinden mahsup edilecektir. Böylelikle yeni düzenlemeye göre kurumlar vergisi bakımından cari dönem yıl sonunda %25 oranında vergilendirilmiş olacaktır.
III. Ekonomik Koşullar Açısından Değerlendirme
%20 olan kanuni oranı, %25 oranında artıran düzenleme ile Devlet, bütçe açığını vergi gelirleriyle dengeleme arzusu içerisinde bir yaklaşım sergilemektedir. Ancak pek yüksek olan bu yeni kurumlar vergisi oranı, küresel vergi rekabetinde ülkemizin vergi güvenliği açısından en son tercih edilecek ülkeler arasında yer almasına sebebiyet vermektedir.
Yeknesaklıktan uzak ve sürekli artırılan oranlı gerçekleştirilen bu değişiklikler sonucunda yerli ve yabancı yatırımcılar bezmekte, iş yapamaz hale gelmektedirler.
Yabancı sermaye açısından ise; Türkiye’ye döviz getirisi sağlayacak ve katma değer yaratacak yabancı yatırımcıları diğer ülkelere kaçırmamız ve sonuç olarak küresel vergi rekabetinde tercih edilmeyen ülke olarak değerlendirilmemiz sonuçları ortaya çıkmaktadır.
IV. Anayasa ve Vergi İlkelerine Aykırılık Yönünden Değerlendirme
“ANAYASA MADDE 73 - Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir. ”
Yukarıda belirtilen Vergi Ödevi başlıklı Anayasa hükmü, vergilemede uyulması gereken temel ilkeleri vurgulamaktadır. Ayrıca ilgili hükmü Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi ile bir bütün olarak ele almakta fayda vardır.
Hukuk devleti; genellik, eşitlik, adalet, faydalanma, ödeme gücü, kanunilik, tarafsızlık gibi vergileme ilkelerinin Devlet tarafından gözetilmesini gerekli kılmaktadır. Devletin hukuk düzenini bu ilkeler çerçevesinde öngörülebilir, güvenilebilir kılması hukuk devletinin bir gereğidir.
Devletin vergileme yoluyla mülkiyet hakkına müdahale eder şekilde yüksek oranlı kurumlar vergisi uygulaması ile piyasa düzeninin işleyişi bozulacağı gibi, tarafsızlık ilkesine aykırı düşecek biçimde işlem tesis etmesi gerçek kişilerin ve tüzel kişilerin mülkiyet hakkına halel getirmektedir. Kurumların vergi yükünü %36’dan %40’a çıkaran bu düzenleme ile toplam vergi yükü artırılan kurumların doğrudan zararına olmasının yanı sıra, kurum ortaklarına dağıtılabilir karın da düşmesine neden olması nedeniyle dolaylı yoldan ortakların mülkiyet haklarının da zedelenmesi anlamına gelmektedir.
Ayrıca cari dönem başladıktan sonra ödenecek vergi oranının artırılması önceden belirlenebilir ve hesaplanabilir olması gereken vergiyi öngörülemez hale getirmekte ve dolayısıyla hukuk güvenliğini olumsuz yönde etkilemektedir. 2021 yılı cari dönemine %20 ile başlayan mükellefler, söz konusu cari döneminin ilk çeyreğinin tamamlandığı bu süreçte %25 oranında bir vergi ile mali yıla devam etmek durumunda bırakılmaktadırlar.
V. Sonuç
Gerek izlenen politikaların gerekse Covid-19 sürecinin yarattığı olumsuzluklar, Ülkemizde yaşanan enflasyon ve değer dalgalanmalarını gittikçe şiddetlendirmiştir. Bu süreçte Ülke ekonomimize değer katacak, kurumlar vergisi ödeme kapasitesini haiz yerli ve yabancı yatırımcıları kaçırmamak adına Devlet, Anayasal ilkeleri gözetmeli ve hukuk devletine uygun bir biçimde hukuk güvenliğini sağlamayı amaçlamalıdır. Önceden belirlenebilir ve hesaplanabilir vergi uygulamaları yatırımcıların, Devletin vergi yönetimine olan inancının korunması demektir. Bundan sonra izlenecek politikalarda bu yaklaşım ile hareket edilmesi en nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu inancının da pekiştirilmesi bakımından önemli olacaktır.
Yararlı olması dileğimizle,