MÜCBİR SEBEP, İFA İMKANSIZLIĞI VE AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ


MÜCBİR SEBEP

Hayatın olağan akışı içerisinde herkesçe öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan, borçlu veya sorumlunun işletmesine veya faaliyet alanına yabancı olağanüstü nitelikteki olay veya olaylar mücbir sebep olarak nitelendirilir.

A) MÜCBİR SEBEBİN DAYANDIĞI SEBEPLER

Mücbir sebep;

i) Doğa olaylarından: Şiddetli yağmur, deprem, çiğ, sel vb.

ii) Beşerî olaylardan: Sınırların kapatılması, imar yasağı gelmesi, iç savaş çıkması, salgın hastalık yayılması vb.

şekillerde meydana gelebilir. Aynı zamanda, mücbir sebepten söz edebilmek için olay veya olayların gerçekleşmiş olması gerekir. İlerleyen tarihte yaşanması beklenen veya düşünülen bir olay mücbir sebep sayılamaz.

Mücbir sebep niteliğindeki olayın sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkmış olması şarttır. Sözleşme kurulmadan önce bilinen bir olay varsa ve bu olay bilinerek bir sözleşme yapılıyorsa o zaman mücbir sebepten bahsedemeyiz. Yargıtay HGK. 2017/90 E., 2018/1259 K. sayılı kararında bu durumu açıklamaktadır;

“Zira sözleşmenin düzenlendiği anda ülkede iç savaş ve kargaşa hali sürmekte olup, davalı şirketin iç savaş halini mücbir sebep olarak ileri sürmesi iyi niyetli bir davranış olarak değerlendirilemez. Davacı şirket işçilerinin biniş kartları dahi düzenlenmiş iken bu işçiler dışında başka yolcuların taşınmış olması, gerekli tüm önlemlerin davalı şirket tarafından alınmadığını, biniş kartları ve yolcu listesini kontrol etmeyen davalı şirketin kusurlu davrandığını göstermektedir.”

Benzer şekilde 10. HD. 2016/21 E. , 2018/6118 K. sayılı kararında da aşağıdaki şekilde açıklamıştır;

“İlliyet bağını kesen nedenler arasında gösterilen mücbir sebep sorumlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, borcun ihlaline mutlak olarak kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır (F. Eren s. 96). Mücbir sebep çoğunlukla yıldırım düşmesi, kasırga, deprem, gibi bir doğa olayı olabileceği gibi bazen savaş, ihtilal, isyan gibi beşeri ya da sosyal bir olay, hatta ithal yasağı, kamulaştırma gibi hukuki bir olay da olabilir (F. Eren, Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun İlliyet Bağı Teorisi, ... 1975, s. 177; H. Tandoğan s. 464; L. M. Kurt, Borçlunun Sorumlu Olmadığı Sonraki İmkansızlık, ... 2016, s.195).”

Mücbir sebep nispi bir kavramdır. Bu nedenle belirli olaylar mücbir sebep teşkil ederken belirli olaylar mücbir sebep teşkil etmez gibi bir ayrım yapılabilmesi mümkün değildir. Gerçekleşen her somut olay nezdinde değerlendirme yapılıp meydana gelen olayın mücbir sebep teşkil edip etmediğinin belirlenmesi gerekir. Belirleme yapılırken de somut olayın kendi içindeki özellikleri ve mücbir sebep teşkil edebilecek olayın şiddeti göz önüne alınmalıdır.

B) MÜCBİR SEBEBİN UNSURLARI

Mücbir sebepten bahsedebilmek için haricilik, kaçınılmazlık ve öngörülemezlik unsurlarınında o olayda bulunması gerekir;

HARİCİLİK/DIŞSALLIK UNSURU

- Bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için olayın, borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında ve borçlunun kusuru olmadan gerçekleşmiş olması gerekir.

ÖNGÖRÜLEMEZLİK UNSURU

- Bir olayın öngörülemez sayılabilmesi için hayatın olağan akışına aykırı ve önceden tahmin edilemez olması gerekir. Tüm imar planlarına uygun, fazla yağış almayan bir bölgede yapılan evin sel sonucunda yıkılması ile sürekli yağış alan ve dere yatağına yakın yere yapılan evin sel sonucunda yıkılması durumlarında selin öngörülemezlik derecesi eşit değildir. Bu durum öngörülemezlik unsurunun nispi özellikte olmasının bir sonucudur. Öngörülemezlik unsuru çeşitli yargıtay kararlarında da ele alınmıştır:

“Dava konusu olayda her iki tarafın tacir olmaları nedeniyle geçmiş yirmi yıllık süreç içinde ülkemizde meydana gelen ekonomik gelişmeler karşısında döviz kurlarında her an dava nedeni gösterilen kur sıçramaları gibi gelişmelerin öngöremeyeceklerinin kabulünü Türk Ticaret Kanunu’nun onlara yüklediği basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülükleri ile bağdaştırmak mümkün değildir. Bu itibarla uyarlamanın koşullarından olan öngörülemezlik davamızda gerçekleşmemiştir” (11.HD. E.2002/17179 K.2003/3796 T:15.04.2003)

“Zira, protokol tarihi 20.11.2012 olup, iç savaş ...’te sürerken taraflar arasında bu protokol imzalanmıştır. Dolayısıyla eldeki davada iç savaş davacı tarafça kaçınılmayacak ve öngörülemez bir durum olmadığı gibi, mevcut her türlü tedbirin alınmasına, her türlü imkân ve araca rağmen mücbir sebebin doğurduğu sonuçların önlenemeyeceği bir hâl de söz konusu değildir. Ayrıca, protokolü imzalayan davacı taraf tacir olduğundan protokolün imzalandığı sırada süren iç savaşın etkilerinin neler olabileceğini öngörebilmelidir.” (HGK. E.2019/58 K. 2022/40 T.25.01.2022)

KAÇINILMAZLIK/ KARŞI KONULMAZLIK UNSURU

- Mücbir sebebin kaçınılmazlık unsuru mutlak ve objektif bir kaçınılmazlıktır. Şöyle ki; alınabilecek her türlü önlemin alınmasına, her türlü özenin gösterilmiş olmasına rağmen meydana gelen olay, kimse tarafından önlenemez nitelikte olmalıdır. Keza önlenebilir olduğu noktada mücbir sebepten söz edebilmek mümkün değildir.

C) MÜCBİR SEBEBİN SONUÇLARI

Mücbir sebep, borçlunun kusurundan meydana gelmediği için borçlunun tazminat yükümlülüğü ortaya çıkmaz ve alacaklı da aynen ifa talep edemez. Mücbir sebep söz konusu olduğunda nedensellik bağı kesilir ve borçlu sorumluluktan kurtulur bu nedenle borcun ifası somut olaydaki hal ve şartlara göre kısmi, geçici veya sürekli şekilde imkânsızlaşır

İFA İMKANSIZLIĞI

Sözleşmelerde esas olan tarafların taahhüt ettikleri edimleri ifa modalitesine uygun şekilde yerine getirmeleridir. Aynı zamanda borcunu ifa etmeyerek alacaklının zarara uğramasına neden olan borçlu, meydana getirdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Hukukumuzda da bu sebeple sözleşmeden dönme veya cayma gibi ifa yükümlülüklerini sona erdirme yolları oldukça zorlaştırılmaya çalışılmıştır. Ancak, edimin ifasının mümkün olmaması anlamına gelen ifa imkansızlığı hali bu kurala bir istisna getirir.

A) İMKANSIZLIĞIN DAYANDIĞI SEBEPLER

Maddi İmkânsızlık

Günümüz koşullarında bilimin ve teknolojinin gelmiş olduğu nokta göz önüne alındığında, doğa kanunları veya mantık kuralları çerçevesinde edimin ifasının mümkün olmaması halinde maddi imkânsızlık söz konusu olur. Özel üretim bir vazonun kırılması, el yapımı fincanın kırılması veya size özel tablo çizmesi için anlaştığınız bir ressamın ölmesi maddi imkansızlığa örnektir

Hukuki İmkânsızlık

Edimin yerine getirilmesi fiilen mümkünken var olan bir hukuki sebep nedeniyle yerine getirilemediği durumlarda hukuki imkansızlık söz konusu olur. İnşaat yapmak üzere aldığınız arsanın kamulaştırılması nedeniyle veya imar izninin kaldırılması nedeniyle yapılamaması hukuki imkânsızlığa örnektir.

B) İMKANSIZLIK TÜRLERİ

1- Borçlunun Sorumlu Olduğu İmkânsızlıkBorçlunun Sorumlu Olmadığı İmkânsızlık
Türk Borçlar Kanunu madde 112’de düzenlenirTürk Borçlar Kanunu madde 136’da düzenlenmektedir
Borçlunun sorumlu olduğu imkansızlıktan söz edilebilmesi için dört koşulun bir arada bulunması gerekir;
1- Taraflar arasında geçerli olarak kurulmuş bir sözleşme olmalıdı
2- Sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen bir olay veya durum neticesinde edimin ifası imkânsız hale gelmiş olmalıdır.
3- Meydana gelen olay veya durum kesin ve sürekli olmalıdır.
4- Meydana gelen olay veya durumda borçlunun kusuru olmalıdır.
Şartların gerçekleştiği durumda aynen ifa yükümlülüğü sona erer ancak edimin yerine getirilmesinde kendisinin kusuru olmadığını ispat edemeyen borçlu, ifanın imkânsız hale gelmesinden sorumlu olur ve edimin yerine getirilmemesinden dolayı alacaklının uğramış olduğu zararları gidermekle yükümlüdür.
Borçlunun sorumlu olmadığı imkansızlıktan söz edilebilmesi için dört koşulun bir arada bulunması gerekir;
1- Taraflar arasın geçerli olarak kurulmuş bir sözleşme olmalıdır.
2- Sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen bir olay veya durum neticesinde edimin ifası imkânsız hale gelmiş olmalıdır.
3- Meydana gelen olay veya durum kesin ve sürekli olmalıdır.
4- Meydana gelen olay veya durum borçluya yüklenemeyecek bir sebepten, borçlunun kusuru olmadan meydana gelmiş olmalıdır.
Borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle edimin ifasının imkansızlaşması durumunda borç sona erer.
2- Başlangıçtaki İfa İmkansızlığıSonraki İfa İmkansızlığı
Sözleşmenin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulduğu anda mevcut olan kesin ve sürekli bir imkânsızlık hali nedeniyle edimin yerine getirilemediği durumlarda başlangıçtaki ifa imkansızlığı söz konusu olur. Başlangıçtaki ifa imkansızlığında Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesinden hareketle kesin hükümsüzlük sonuçları uygulanırSözleşme kurulduktan sonra kesin ve sürekli bir imkânsızlık hali meydana gelmişse ve edimin ifası imkansızlaşmışsa sonraki ifa imkansızlığı söz konusu olur. Sonraki ifa imkansızlığında;
- Borçlunun kusuru nedeniyle sonraki imkânsızlık söz konusuysa
→ TBK m.112 - Sonraki tam ifa imkansızlığı söz konusuysa
→ TBK m. 136 - Sonraki kısmi ifa imkansızlığı söz konusu ise
→ TBK m.137 hükümleri uygulama alanı bulur.
3-Objektif İfa İmkansızlığıSubjektif İfa İmkansızlığı
İmkânsızlık edimin niteliğinden kaynaklanıyorsa ve edim, borçlu tarafından yerine getirilememekle birlikte 3.kişiler tarafından da yerine getirilemiyorsa objektif ifa imkansızlığı söz konusu olur ve borç sona erer.İmkânsızlık borçlunun şahsından kaynaklanıyorsa ve edim, borçlu tarafından yerine getirilememekle birlikte 3.kişiler tarafından yerine getirilebiliyorsa subjektif ifaimkansızlığı söz konusu olur. Subjektif imkansızlığın varlığı durumunda hangi hükümlerin uygulanacağı konusu tartışmalı olmakla birlikte bir kısım görüşe göre ortada gerçek bir imkânsızlık olmadığı için aşırı ifa güçlüğüne ilişkin hükümlerin uygulanması gerekirken diğer kısım görüşe göre borcun ifası hala mümkün olduğu için temerrüde ilişkin hükümlerin uygulanması daha doğrudur.
4- Sürekli İfa İmkansızlığıGeçici İfa İmkansızlığı
Edimin ifasının gerçekleşmesine engel olan imkânsızlık devamlı nitelikte bir imkansızlıksa sürekli ifa imkansızlığı söz konusu olur. Bir avukatın meslekten ihraç edilmesi sonucu mesleğini icra edemeyecek olması vb. durumlar sürekli ifa imkansızlığına örnektir. - Borçlunun kusuru nedeniyle sürekli ifa imkansızlığı söz konusuysa
→ TBK m.112 - Tam sürekli ifa imkansızlığı söz konusuysa
→ TBK m. 136 - Kısmi sürekli ifa imkansızlığı söz konusu ise
→ TBK m.137 hükümleri uygulama alanı bulur.
Edimin ifasının gerçekleşmesine engel olan imkânsızlık halinin bir süre geçtikten sonra ortadan kalktığı ve edimin ifa edilebildiği durumlarda geçici ifa imkansızlığı söz konusu olur. Bir avukatın meslekten uzaklaştırma cezası alması nedeniyle 2 yıl mesleğini yapamayacak olması veya sınırların pandemide geçici olarak önlem amaçlı kapatılmış olması durumları geçici ifa imkansızlığına örnektir. Geçici ifa imkânsızlığında edim geç de olsa yerine getirildiği için temerrüt hükümleri uygulanır. Ancak sözleşmenin amacının tehlikeye düştüğü, edimin ifasının gecikmesinde alacaklının bir menfaatinin kalmadığı durumlarda sürekli ifa imkânsızlığının sonuçları geçici ifa imkansızlığına da uygulanır.
5- Tam İfa İmkansızlığıKısmi İfa İmkansızlığı
Tam ifa imkansızlığında sözleşmenin doğumundan sonra meydana gelen durum veya durumlar neticesinde ifa elde edilemez hale gelir Borçlu, kendisine yüklenemeyecek bir sebepten ötürü edimini yerine getiremeyeceğini ispatladığında alacaklıya olan aynen ifa ve tazminat borcundan kurtulur ve borç sona erer. Borcun konusu olan edim, özel niteliklerine göre belirlenmiş ve sınırlı sayıda ise parça borcu, sadece türü belirtilerek belirlenmiş ve sınırlı sayıda değilse cins borcu söz konusu olur. İfa imkansızlığından söz edilebilmesi için edimin parça borcu içermesi gerekir. Cins borcu içeren edimin imkansızlaşmasından söz edilemez Türk Borçlar Kanunu madde 137’de düzenlenir. Kısmi ifa imkansızlığına konu olacak borcun bölünebilir bir borç olması gerekir. Bölünemez bir borcun söz konusu olduğu hallerde kısmi ifa imkansızlığından söz edilemez. Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu borcunun yalnızca imkânsızlaşan kısmından kurtulur ve borç sona ermez. Ancak;
- Kısmi ifa imkansızlığı önceden öngörülseydi tarafların bu sözleşmeyi yapmayacağı anlaşılırsa borcun tamamı sona erer.
- Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde sadece bir tarafın borcunun kısmi olarak imkansızlaştığı hallerde alacaklının kabul etmesi şartıyla imkansızlaşmayan kısım borçlu tarafından ifa edilebilir. Ancak alacaklının kısmi ifayı kabul etmediği veya bölünemez bir borcun söz konusu olduğu hallerde tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.

AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ

Sözleşmelerde esas olan edimlerin kararlaştırıldıkları şekilde ifa edilmesidir. Ancak, hayatın olağan akışı içerisinde beklenmedik bazı olaylar veya durumlar meydana gelebilir. Meydana gelen bu olaylar veya durumlar, borçluya aşırı bir külfet yükler ve borçlunun sözleşme ile üstlenmiş olduğu edimlerin ifasını borçludan beklenemez hale getirirse aşırı ifa güçlüğü ortaya çıkar.

Türk Borçlar Kanunu madde 138’de düzenlenen aşırı ifa güçlüğü halinde sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyecek nitelikteki olağanüstü bir durum borçlunun kusuru veya etkisi olmadan meydana gelir ve borçludan borcunu ifa etmesini beklemek dürüstlük kuralına aykırı düşer. Aşırı ifa güçlüğü halinde, sözleşmenin kurulduğu ve ifa edildiği andaki şartlar birbirlerinden farklıdır.

A) AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ HALİNİN KOŞULLARI

1- Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen, öngörülmesinin de mümkün olmadığı olağanüstü durumların meydana gelmiş olması

Meydana gelen durumun mücbir sebep olması şart değildir. Olağan dışı ve öngörülemez olması yeterlidir. “Davacının ihracat yaptığı ülke Irak iken Suriye'de yaşanan ve sözleşme kurulmadan önce mevcut bulunan koşulların öngörülemez dolayısıyla ifa güçlüğü doğuran bir neden olarak ileri sürülemeyeceği “19 HD. E.2014/20140 K.2015/15565 T.25.11.2015 tarihli kararda belirtilmiştir.

2- Ortaya çıkan durumda borçlunun kusurunun bulunmaması

3- Sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen olağanüstü durum nedeniyle; tarafların edimleri arasındaki dengenin, borçlu aleyhine dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecek şekilde değişmiş olması

Olağanüstü durumun sözleşme kurulduktan sonra meydana gelmiş olmalıdır. Taraflar sözleşmeyi yaparken olağanüstü durumu öngörüp yine de sözleşmeyi yapmışlarsa o zaman aşırı ifa güçlüğünden söz edilemez.

4- Edimlerin henüz ifa edilmemiş olması veya ifa edilmişse ifanın aşırı derece güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa edilmiş olması gerekir.

Konuyla ilgili yargıtayın vermiş olduğu bir kararda da bu koşulların önemi belirtilmiştir. Şöyle ki;

11.HD. E.2020/4407 K.2021/6580 T.25.11.2

“TBK'nın 138. maddesinin istisnai nitelikte bir kanun maddesi olduğu, aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasını talep istemi için bazı koşullar öngörüldüğü, davacıların döviz ile borçlanmayı kendi iradeleri ile seçtiği, bu nedenle döviz kurundaki artış riskinin davacılar tarafından göze alındığı ve bu durumun öngörülebilir olduğu, bu nedenlerle sözleşmelerin uyarlanması için gerekli şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 'nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir”

B) AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜNÜN SONUÇLARI

Aşırı ifa güçlüğü halinin koşullarının bulunduğu durumlarda borçlu;

Hakim’den sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması isteyebilmektedir.

Uyarlamanın mümkün olmadığı durumlarda ise dönme hakkını, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme ise de fesih hakkının kullanabilmektedir.

Konuyla ilgili yargıtayın vermiş olduğu bir kararda;

“Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda bu hususta intibak (uyarlama) hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı takdirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir. Bazen de sözleşmede olumlu ve olumsuz intibak (uyarlama) kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanılarak sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek TMK. nun 2/2 maddesi hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir. Böyle bir durumda sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir isabetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak TMK.nun 1, 2 ve 4.maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla durumun değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum olur.” (3. HD. E.2017/8316 K.2019/2369 T. 20.03.2019)

KAVRAMLARIN FARKLARI

AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ MÜCBİR SEBEP
1- Sonradan meydana gelen olaylar neticesinde edimin ifasının borçlu veya bir başkası tarafından güçleşmesi durumunda aşırı ifa güçlüğü söz konusu olur.
2- Edimin ifası hala mümkündür ancak borçludan edimini ifa etmesine beklemek borçluya dürüstlük kuralına aykırı olacak boyutta bir külfet yükler.
3- Sözleşmenin uyarlanması söz konusu olur.
4- Borç sona ermez sözleşme yeni koşullara uyarlanabilir.
1- İnsan kuvvetinin önleyemeyeceği kadar güçlü ve önüne geçilmesi veya öngörülmesi imkânsız nitelikte olaylar mücbir sebep teşkil eder..
2- İfa imkânsız hale gelir.
3- İfanın sürekli veya geçici imkansızlaşması söz konusu olacağından sözleşmenin uyarlanması talep edilemez.
4- Borç sona erer.
AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜİFA İMKANSIZLIĞI
1- Edimin ifası hala mümkündür. Fakat edimin ifası zorlaşır.
2- Borç sona ermez.
3- Sözleşmenin uyarlanması söz konusu olur
1- Edimin ifası mümkün değildir.
2- Borç sona erer.
3- Sözleşmenin uyarlanması yerine sözleşmenin sona ermesi söz konusu olur.

Yararlı Olması Dileğimizle,

B/A Hukuk Bürosu

Paylaş