ZAMANAŞIMI DEF’İ VE ÖDEMEZLİK DEF’İ


Borçluya, borcun ifasından kaçınma hakkı veren ve tek taraflı irade açıklaması ile kullanılabilen savunma hakkına def’i denir. Def’i ile davacının talep hakkının ortadan kalktığı veya talep hakkının bulunmadığı ileri sürülür. Hukukumuzda farklı def’i çeşitleri söz konudur;

Hakkın Kullanılmasını Geçici Olarak Engelleyen Def’ilerBir Hakkın Kullanılmasını Ortadan Kaldırma Yetkisi Veren Def’ilerKesin Def’ilerGeciktirici Def’iler
Ödemezlik Def’i
Kefilin Tartışma Def’i
Takas Def’i
Alacağın İfa Yolu ile Son Bulduğu Def’i
Alacağın Zamanaşımına Uğradığı Def’iÖdemezlik Def’i
Kefilin Tartışma Def’i

İtiraz da defi gibi bir savunmadır. Benzerlikleri olmakla birlikte def’i ve itiraz birbirlerinden farklı kavramlardır;

DEF’İİTİRAZ
Borçlunun borçlandığı edimi özel bir sebebe dayanarak sürekli veya geçici olarak ifa etmekten kaçınma yetkisidir. class="doc-text-justify"Alacaklı tarafından ileri sürülen, hakkın doğumuna engel olan veya onu sona erdiren olgulardır. Şekle aykırılık bir hakkın doğumuna engel olurken, ifa bir hakkın sona ermesine neden olur. Hak düşürücü süre ise dava hakkını sona erdiren bir itirazdır.
Bir hak, bir yetkidir. Hak sahibi tarafından ileri sürülmesi gerekir. Hak sahibi tarafından ileri sürülmez ise dikkate alınamaz.Menfaati olan herkes ileri sürebilir.
Hâkim re’sen dikkate almaz.Hâkim re’sen dikkate alır.

Belirli zamanın geçmesi;

  • Bazen bir kimsenin ayni hak kazanmasını sağlar → “Kazandırıcı Zamanaşımı “
  • Bazen bir hakkın sona ermesine neden olur. Bu durumlar da ikiye ayrılır;
  • 1- Belirli bir süre geçmiş ve hak sahibi o süre içerisinde hakkını kullanmamış veya yapması gerekeni yapmamışsa belirli bir sürenin geçmesi hakkın sona ermesine neden olur → “Hak Düşürücü Süre”

    2- Bir hakkın süreye bağlı olarak var olduğu durumlarda süre sona erince hak da sona erer → “Süreye Bağlı Hak”

  • Bazen de alacaklının alacağını elde etme konusunda hareketsiz kalması nedeniyle borçluya süresiz olarak ifadan kaçınma hakkı verir → "Zamanaşımı”

A) ZAMANAŞIMI

Zamanaşımı borcu sona erdirmez. Kanunda belirtilen süreler içerisinde alacaklının hareketsiz kalması neticesinde borcu eksik borç haline getirir ve borçluya borcunu ifadan kaçınma konusunda bir defi imkânı sunar. Bu durumda alacaklı artık borçluyu ifaya zorlayamayacak hale gelir. Ancak borç ortadan kalkmadığı için borçlu zamanaşımına uğramış bir borcu ifa ettikten sonra sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca bu borcu geri isteyemez çünkü ortada sona ermemiş eksik borç haline dönüşmüş bir borç vardır.
Zamanaşımı def’i, hâkim tarafından resen dikkate alınmadığı için borçlu tarafından mutlaka ileri sürülmesi gerekir aksi halde zamanaşımı def’i uygulanmaz ve dava görülmeye devam eder.
Sözleşmeler zamanaşımına uğramazlar. Sözleşmelerden doğan borçların her biri zamanaşımına uğrar. Zamanaşımı ikiye ayrılır;

  • Alacak hakları bakımından dava hakkının kaybına neden olan zamanaşımına “Kaybettirici Zamanaşımı” denir.
  • Ayni haklar bakımından ayni hakkın kazanılmasına neden olan zamanaşımına “Kazandırıcı Zamanaşımı” denir.
  • Taşınmaz mallarda kazandırıcı zamanaşımı;

    a) Olağan zamanaşımı (TBK m. 712)

    b) Olağanüstü zamanaşımı (TBK m.713)

Taşınır mallarda kazandırıcı zamanaşımı (TBK m.777)

Zamanaşımı, hak düşürücü süreden farklıdır;

ZAMANAŞIMIHAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
Hâkim tarafından resen dikkate alınmaz. Tarafların talep etmesi gerekir. Hâkim resen dikkate alır.
Durması ve kesilmesi mümkündür. Kesilmez ve durmaz. İşlemeye devam eder.
Belirli bir sürenin geçmesi ile alacak hakkını dava etme hakkı ortadan kalkar. Borçlu borcunu ifa edebilir. Borçlunun zamanaşımına uğramış bir borcu ifa etmesi, geçerli bir borcun ifası olur ve sebepsiz zenginleşme hükümlerince geri alınamaz.Belirli sürenin geçmesiyle sadece dava hakkı değil, hakkın kendisi düşer.
Zamanaşımı süresinin geçmesi def’i niteliğinde bir savunmadır.Hak düşürücü sürenin geçmesi itiraz niteliğinde bir savunmadır

Dava açma süresinin niteliğinin belirlenemediği durumlarda;
• Alacak hakkına yönelik bir talep söz konusu ise o süre → “Zamanaşımı”
• Yenilik doğuran hakkın kullanımına yönelik bir süre ise o süre →“Hak Düşürücü Süre”

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz hususlar Yargıtay’ın 3.HD 2012/18181 Esas, 2012/23149 Karar sayılı 08.11.2021 tarihli kararında da özetlenmiştir;

“.. Zamanaşımı borcun doğumuyla ilgili olmayıp istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel yoktur. 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca ecrimisil davaları 5 yıllık zamanaşımına tabi ise de kural olarak bu def’i re ’sen (mahkemece kendiliğinden) nazara alınamaz. Zira B.K. 140. maddesine göre zamanaşımı ileri sürülmediği takdirde hâkim zamanaşımını kendiliğinden dikkate alamaz hükmüne amirdir. Davalının taşınmazı 5- 6 yıldır kullanmıyorum beyanı zamanaşımı defi olarak değerlendirilemez. Bu durumda davalı tarafından açıkça zamanaşımı def’inde bulunulmadığına göre lehine zamanaşımı uygulanamayacağı hususu gözetilmeyerek yalnızca 31.05.2005 ila 13.07.2005 dönemi için ecrimisil bedelinin tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

Zamanaşımı Şartları:

Zamanaşımına tabi olan bir alacağın varlığıAlacağın muaccel olmasıZamanaşımı süresinin geçmesi

Zamanaşımı Süresinin Hesaplanması:

TBK m.149 gereğince; zamanaşımı süresi alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu durumun tek istisnası muacceliyetin ihbar koşuluna bağlandığı durumlardır. Ancak belirli durumlarda zamanaşımı süresinin başlama anı başka bir deyişle borcun muaccel olma anı farklılık gösterebilir. Borç;

  • Sözleşme kurulduğu anda muaccel oluyorsa sözleşme kurulur kurulmaz
  • Vadeye bağlı ise vade tarihinde,
  • Geciktirici koşula bağlı ise koşul gerçekleşince,
  • Geciktirici koşula bağlı ise koşul gerçekleşince,
  • Kısmi ifa söz konusu ise ifa edilecek her borcun muacceliyet tarihinde muaccel olur.

TBK m.150 uyarınca; ömür boyu gelir getiren ve benzeri dönemsel edimlerde zamanaşımı alacağın tamamı için ilk dönemsel edimin muaccel olduğu tarihten itibaren başlar. Alacağın tamamının zamanaşımına uğradığı durumlarda ifa edilmemiş edimler de zamanaşımına uğramış olur. Bu nedenle dönemsel edimler için 2 farklı zamanaşımı süresi ortaya çıkar;

1- Her bir dönemsel edim muaccel olduğunda onlara uygulanacak olan 5 yıllık zamanaşımı süresi,
2- Muaccel olan ilk dönemsel edim ile başlayan 10 yıllık genel zamanaşımı süresidir.

Zamanaşımı süresi işlemeye başladıktan sonra durabilir veya kesilebilir.

ZAMANAŞIMININ DURMASI ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ
TBK m.153’te zamanaşımını durduran sebepler sayılmıştır. Zamanaşımını durduran sebepler ortadan kalktığında zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye devam eder. Zamanaşımını durduran sebepler, zamanaşımının işlemeye başlayacağı zaman mevcut ise zamanaşımı işlemeye başlamaz.TBK m.154’te zamanaşımını kesen sebepler sayılmıştır. Zamanaşımını kesen sebepler ortadan kalktığında zamanaşımı en baştan tekrar işlemeye başlar. Zamanaşımının durmasında olduğu gibi kaldığı yerden işlemeye devam etmez. TBK m.156/2’de yer alan; “Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır.” hükmü kaldığı yerden devam etme kuralına bir istisna teşkil eder.

Zamanaşımının durması ve kesilmesi kavramlarını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/15-169 Esas, 2013/1365 Karar sayılı ve 18.09.2013 tarihli kararında açıklamıştır. Şöyle ki;

“Zamanaşımının durması demek, o ana kadar işlemiş olan zamanaşımı süresinin işlediği noktada durması, buna yol açan sebebin ortadan kalktığı andan itibaren kaldığı yerden işlemeye devam etmesi demektir. Daha önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı durmuşsa, sebep ortadan kalkınca, zamanaşımı kaldığı yerden işlemesini sürdürür. Diğer bir deyişle, işlemiş bulunan süreler dikkate alınır, geri kalan süre için zamanaşımı yeniden işlemeye devam eder (BK m. 132; TBK m. 153). Zamanaşımının kesilmesi (kat'ı) ise, borçlunun veya alacaklının veya hâkimin belli fiillerinin sonucu olarak, işlemiş bulunan zamanaşımı süresinin yanması ve kesilmeye neden olan olaydan itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlamasıdır. Zamanaşımının kesilmesi için, zamanaşımının işlemekte olması gerekir. Zamanaşımı süresi dolmuşsa, zamanaşımının kesilmesi söz konusu olmaz. Zamanaşımını kesen sebepler BK m.133 ve 136'da (TBK m.154 ve 157'de) gösterilmiştir. Bu maddelere göre zamanaşımı: borçlunun bir fiili ile; alacaklının bir fiili ile; yargılama ve takibe ilişkin bir işlemle; yargıcın emir ve hükmüyle kesilebilir.BK m. 133/1 (TBK 154/1)'e göre borçlunun borcunu kabul ettiğini gösteren, borcun kısmen ödenmesi, güvence verilmesi gibi fiiller bizzat borçlu tarafından veya onun onayı ile üçüncü şahıs tarafından yapıldığı takdirde zamanaşımı kesilir. Üçüncü şahsın, borçlunun bilgisi dışında alacaklıya ödemede bulunması zamanaşımını kesmez. BK m. 133/2 (TBK m. 154/2) 'ye göre, “alacaklı, dava veya def'i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa veya icra takibinde bulunmuşsa veya iflas masasına başvurmuşsa” zamanaşımı kesilir. Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış olur (HMK m. 118). Alacaklı alacağının bir kısmı için (diğer kısma ilişkin isteğini saklı tutarak) dava açmışsa veya alacağının bir kısmı için icra takibinde bulunmuş ise, zamanaşımı sadece dava veya takip edilen kısım için kesilir. BK m. 136/1 (TBK m. 157/1)’ e göre, bir dava veya def'i ile kesilmiş bulunan zamanaşımı, dava süresince iki tarafın yargılama ile ilgili her işleminden veya yargıcın her kararından sonra (kesilir ve) yeniden işlemeye başlar. Dava veya def'i reddedilirse zamanaşımı kesilmiş olmaz. Ancak dava esastan reddedilmemişse, davanın yeniden açılması mümkünse, fakat davanın açıldığı (def'in ileri sürüldüğü) gün ile reddedildiği tarih arasında geçen zaman içinde zamanaşımı süresi dolmuşsa, TBK m. 158'de (BK m. 137'de), belli haller için alacaklı yararına (reddin kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek) bir ek süre öngörülmüştür. TBK m. 158'e göre, dava veya def'i, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek bir süre içinde haklarını kullanabilir. BK m. 136/2 (TBK m. 157/2)’ ye göre, zamanaşımı, icra takibi ile (kovuşturulması ile) kesilmişse alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımı kesilince, kesilmeden itibaren yeni bir süre işlemeye başlar (BK m. 135/1). Zamanaşımının kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi, eski (kesilen) zamanaşımının aynıdır. Örneğin, beş yıllık bir zamanaşımı süresi kesilmişse, yeniden işlemeye başlayacak zamanaşımı süresi de beş yıldır. Bu genel kurala, BK m. 135/2'de (TBK m. 156/2'de) iki istisnagetirilmiştir: “Borç bir senetle tanınmış” veya “kesinleşmiş, mahkeme veya hakem kararı ile sabit olmuşsa” kesilen süre daha kısa olsa bile, yeni zamanaşımı süresi daima on yıldır.”

Zamanaşımı Süreleri

GENEL ZAMANAŞIMI SÜRESİ

Kanunda 2 çeşit zamanaşımı süresi düzenlenmiştir;

1- TBK m.146’da kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacağın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düzenlenmiştir.

2- TBK m.147’de 6 bent halinde sayılan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu düzenlenmiştir

ÖZEL ZAMANAŞIMI SÜRESİ

Haksız fiil nedeniyle zarar görenin tazminat talep edebileceği süre TBK m. 72’de düzenlenmiştir. Zamanaşımı süresi;

Haksız fiili gerçekleştiren kişinin öğrenilmesinden itibaren 2 yıldır

Ancak haksız fiil devam ediyorsa veya haksız fiil sona ermiş olmasına rağmen zarar doğmaya devam ediyorsa zamanaşımı işlemeye başlamaz.

Haksız fiilin gerçekleştiği tarihtenitibaren 10 yıldır.

Suç teşkil eden haksız fiiller bakımından, ceza zamanaşımı süresi daha fazla ise tazminat talebi bakımından uzun olan ceza zamanaşımı süresi uygulanır.

  • Ceza mahkemesi fail hakkında beraat kararı verirse haksız fiil için ceza zamanaşımı süresi uygulanamaz
  • Genel af ile fiil suç olmaktan çıkarılmışsa da ceza zamanaşımı uygulanamaz.

Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkında zamanaşımı süresi TBK m. 82’de düzenlenmiştir. Zamanaşımı süresi;

  • Hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıldır
  • Zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıldır. 10 yıllık süre geri isteme hakkının doğduğu andan itibaren işlemeye başlar.

B) ÖDEMEZLİK DEF’İ

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ifa sırası iki şekilde söz konusu olur;

1- Kural olarak aksine bir düzenleme olmadıkça taraflar borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. TBK m.97 gereğince; bir tarafın diğer tarafı ifaya zorlayabilmesi için kendi borcunu ifa etmiş olması veya ifasını teklif etmiş olması gerekir. Ancak TBK m.98 bir def’i imkânı getirmiştir. Söz konusu hükme göre; karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde bir tarafın ifasını gerçekleştirmekte güçlüğe düşmesi nedeniyle sözleşmenin diğer tarafının hakkı tehlikeye girerse hakkı tehlikeye giren taraf, karşı edimin ifasını garanti altına alana kadar kendi edimini ifadan kaçınabilir. Hatta, hakkı tehlikeye düşen taraf, uygun bir süre geçmiş olmasına rağmen istediği garantiyi alamamışsa sözleşmeden de dönebilir. Hakkı tehlikeye düşen tarafa tanınan ifadankaçınma hakkına ödemezlik def’i denir.

2- Sözleşmeyle, kanunla veya alışılagelmiş teamül gereği taraflardan birinin önce ifa yükümlülüğü kararlaştırılmış olabilir. Yemekhanede yemeği yedikten sonra bedelinin ödenmesi, doğalgaz veya su ücretlerinin kullanım miktarı belli olduktan sonra bedelinin ödenmesi bu duruma örnektir.

Kısaca özetlemek gerekirse; karşılıklı borç yükleyen ve ifa sırası ile ilgili aksine bir düzenleme bulunmayan bir sözleşmede alacaklı, kendi edimini ifa etmeden borçludan edimini ifa etmesini isterse borçlu TBK m.97’ye dayanarak ödemezlik def’i ileri sürebilir ve borcunu ifa etmekten kaçınabilir. Ancak, alacaklının borcu henüz muaccel olmamışsa borçlu ödemezlik def’ine dayanarak kendi borcunu ifa etmekten kaçınamaz. Aynı şekilde alacaklının herhangi bir edimi ifa etme yükümlülüğü yoksa da borçlu, ödemezlik def’ine dayanarak borcunu ifadan kaçınamaz. Yargıtay 22. HD., E. 2013/21161 K. 2014/6911 sayılı ve 21.03.2014 tarihli kararında ödemezlik def’ini şu şekilde ele almıştır;

“Hükümde düzenlenen işçinin işin ifasından kaçınma hakkı özel bir ödemezlik defi olup, işverenin temerrüt halinden farklıdır. Bu sebeple ücretinin ödenmemesi sebebiyle işin ifasından kaçınan işçi kaçındığı süre için ücrete hak kazanamaz. Somut olayda da davacının ücretinin ödenmemesi sebebiyle işin ifasından kaçındığı anlaşılmakla bu süre için ücret talebi yerinde değildir”

Aynı şekilde 15. HD., E. 2012/3776 K. 2012/7357 sayılı ve 22.11.2012 tarihli kararında da;

“Davalı kooperatif, davacı arsa sahibinin tapu devir borcunu yerine getirmediğini savunarak ödemezlik def'inde bulunmuşsa da sözleşmede tapu devrinin “ilgilinin talebi üzerine verileceği” kararlaştırıldığından ve davalı kooperatif tapu devir borcu yönündendavacı arsa sahibini ihtarla temerrüde düşürmediğinden davalının ödemezlik defi dinlenemez.“

Ödemezlik Def’inin Şartları

  • Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme olmalıdır. Yani bir borç diğerinin karşılığı olmalıdır. Örneğin adi şirket sözleşmesinde taraflar sermaye koyma borçlarını yerine getirirlerken eğer ki iki kişilik bir adi şirket değilse ve şirket için işlemlere başlamışlarsa ödemezlik def’ine başvuramazlar. Çünkü sermaye koyma borcunu oluşturan edimler birbirlerinin karşılığı değildir. Ancak satım sözleşmesinde malın karşılığı olan değer bedel ödeme borcudur. Bedel ödenmez ise mal teslim alınamaz veya tam tersi mal teslim alınmazsa bedel ödenmez. Satım sözleşmelerinde karşılıklılık ilişkisi söz konusu olduğundan ödemezlik def’ine başvurulabilir.
  • Eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde ödemezlik def’i kural olarak uygulama alanı bulmaz.
  • Karşılıklı olan her iki borç da doğmuş, muaccel ve sona ermemiş olmalıdır.
  • Taraflardan birinin borcunu önce ifa etme yükümlülüğü olmamalıdır.
  • Edimini ifa etmede güçlüğe düşen taraf borcun ifasını teklif etmemiş olmalıdır.
  • Ödemezlik def’inin kullanılabilmesi tarafların talebiyle olur. Hâkim resen dikkate alamaz.

C) ÖDEMEZLİK DEF’İ VE ZAMANAŞIMI DEF’İ FARKLARI VE BENZERLİKLERİ

ZAMANAŞIMI DEF’İÖDEMEZLİK DEF’İ
Borcu sona erdirmez.Borcu sona erdirmez
İtiraz değil def’idir. Bu yüzden resen dikkate alınmaz. Tarafların ileriye sürmesi gerekir.İtiraz değil def’idir. Bu yüzden resen dikkate alınmaz. Tarafların ileriye sürmesi gerekir
Zamanaşımı defi ileri sürülünce alacaklı borçluyu ifaya zorlayamaz.Ödemezlik defi ileri sürülünce alacaklı borçluyu ifaya zorlayamaz
Borçluya borcundan kaçınma imkânı verirBorçluya ifadan kaçınma imkânı verir.
Kesin def’idir.Geçici def’idir.
Alacak haklarına ilişkin durumlarda uygulanır.Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerin varlığında söz konusu olur.

Yararlı Olması Dileğimizle,

B/A Hukuk Bürosu

Paylaş